SEZGİ, ESTETİK BİLGİ VE YARATICILIK

SEZGİ, ESTETİK BİLGİ VE YARATICILIK

2 Ocak

SEZGİ, ESTETİK BİLGİ VE YARATICILIK

Sezgi:hem felsefe,hemde estetik alanlarının en önemli konusudur. Sezgi duyarlılığı ve farkındalılığının
oluşması, özel emek, çaba ve aşırı çalışma gerektirmektedir. Sezgilerin ortaya çıkması için, insanın bir konuyla, sorunla iç içe olması gerekmektedir. Hiç ilgisi olmayan bir konuda SEZGİ OLUŞUMU olanaklı değildir. O halde sezgi, birinci dereceden insanın ilişkili olduğu, izlediği, incelediği, yaşadığı bir durumla,
konuyla, sorunla ilgili DUYUMSAL İÇ GÖRÜŞ, BAKIŞ, DUYUŞ, DUYGULANIMDIR. O, salt bir duygu değil, insanın içinden gelen bilişdir, bilgidir.
Sezgisel bilgi bir mantık biçemiyle, çıkarsamayla, soyutlayıp genellemeyle elde edilen GENEL BİLGİDEN daha farklı bir bilgidir. İnsanın içinde olduğu konuyla, sorunla ilgili olarak, ANSIZIN BİR BİLGİ OLARAK ortaya çıkan öğrenme, bilme: sezgidir.
Sezgi; bilmeden bulmaya, anlamadan kavramaya, esinden tanımlamaya vs kadar,
insana BİLGİ KAZANDIRAN, özel öğrenme edimidir.
Sezgiye AKILCILIK/RASYONALİZM acısından yorumlayanlar için sezgi: doğru fikirlere ulaşmak için en güvenilir, usa/akla dayalı öğrenme biçimidir. Buna karşın salt sezgiciler, sezgiyi: rasyonel uscu/akılcı düşüncenin en önemli üst biçimi varsaymışlardır. Bilimsel bilgiden daha üst düzeyde bilme olarak
sezgiyi yorumlayanlar, giderek irrasyonel bir tanımlamaya ulaşmışlardır.
Bu iki anlayıştan daha farklı olan ESTETİK SEZGİ; bulmanın, bilmenin en önemli bir öğesidir. Bir konuyla, sorunla ilgili yapılan kuramsal hazırlıklara, bilgilenme, araştırma, uygulama ve denemelere bağlı olarak meydana çıkan, ansızın, o ana kadar farkedilmemiş bağlamlılıkların kavranıp anlaşılmasını sağlayan,
içe dayalı bilme, öğrenme edimidir. Sezgi doğa dışı, us/akıldışı bir öğrenme biçimi olmayıp, duyumsal algılamalara, bilgilenmelerle, soyut düşüncenin, çok özel biçimde karışıp, girişerek oluşturduğu ÖZNEL BİR BİLME SÜREÇİYLE ortaya çıkmaktadır. Sezgi yoluyla edinilen bilgi, kuramsal olarak işlenip, uygulamayla tartılıp nesnellik kazanarak, ESTETİK BİLGİNİN ana dokusunu oluşturur.
Ne sezgi, nede esin ve estetik duygular: MEZAFİZİK BİR GİZEMLİLİĞİN sonucu değildir. Estatik anlamanın, kavramanın, bulmanın, deneyip denence oluşturmanın ana bilgi öğesi, sezgidir. O bir konuya yoğunlaşma, aşırı dikkat kesilme, konuyu-sorunu yaşama sonucunda çağrışımcı, benzeşimci, andırımcı vs olgular olarak
ortaya çıkmaktadır. Sezgi, sezmek isteyen için ulaşılması gereken bir İÇ DÜNYA GERÇEKLİĞİDİR.
Konunun, sorunun üzerinde kesintisiz çalışan ve esini, sezgiyi arayan insanın düşüncesine, bunlar ansızın çıka gelmektedir. Einstein diyor ki: < “Göreclik kuramını ne usla/akılla, ne de mantıkla çalışan zihin işlemlerimle bulmadım.”> Sezgi, esin; aşırı olarak yoğunlaşılan konuda, sorunda sezme istekliliğiyle,
özellikle dinlenme, konudan ayrılma, uzaklaşma anlarında, BİLİNÇ ALANI DIŞINDAKİ merkezlerden gelen bilgi çözümlemesidir. Bir çözümün, bağlantının, doğrudan doğruya, ansızın ve aracısız ortaya çıkmasıdır. Sezgi, salt us ve mantığa dayanmayan bir ÖZEL DÜŞÜNMEYİ içerir.
Sezgi; usun, mantığın dışında kalan diğer ZİHİN GÜÇLERİNİN, ZEKANI ve BELLEĞİN bir bireşiminden doğar. Gerçeğin, çözümün, usa, mantığa dayalı bilince karşın, birden bire, zeka ve bilinç dışı güçlerin (dürtü, içgüdü, umu vs güçlerinin)
BİR BİLİNÇ olarak uyanıp, BİLGİ İŞLEMİ yapmasıdır. Bu anlamda ESTETİK SEZGİ: “kendi bilincine varan, bilinç dışı güçlerin bilincidir.” Bu gücün kullanım alanları ise:
* Düşünsel, mantıksal öngörü ve çıkarsamalar için VERİLER YETERSİZSE,
* Konuyla, sorunla ilgili BELİRSİZLİKLER fazla ise,
* İddialı, şaşırtıcı, kalıcı sonuç gerektiren buluş ve yaratmalar gerekiyorsa,
* Düşünsel, bilimsel, mantıksal öngürüler, çıkarsamalar, önermeler için veriler yetersizse,
* Alışılmış, geklenesel, bilinen çözümlemeler dışında, çıkış bulunmuyora,
* Konuyla, sorunla ilgili veriler, olgular alışılmış ve sınırlı durumdaysa,
* Alışılmış, sınırlı veriler yerine yeni veriler, olgular, göstergeler gerekiyorsa,
* Olabilecek başka iddialı çözümlerden daha başarılı bir çözüm aranıyorsa (vs. vs.) SEZİ GÜCÜ kullanılmaktadır.
Bu anlamda estetik bilgi asla, USA, MANTIĞA dayanan, SALT BİLİNÇLİ DÜŞÜNMENİN doğrudan işlemiolan bir bilgi değildir. Bilinçin dışında, dolaylı, diğer zihin güçlerine dayanan bir kendine özge bilinç atağıdır.
Sezgisel bilgi, bilinç dışı güçleri kullanma kararlılığı güden beyinde giderek etkinleşip, işlerlilik kazanmaktadır. Aynen benzetme, kıyaslama, ayrıştırma, birleştirme, soyutlama, tümelleme-genelleştirme yöntemleri, bilinç dışı iç dünya bilincinin sezgilerinde de kullanılmaktadır. İnaçsal, felsefi, bilimsel vs her
bilgiden yararlanan, daha öznel bir iç bilgi oluşumudur. Sanat ve tasarımın dayandığı estetik bilginin “ağırlıklı ayağı” sezgiye dayanmaktadır.
Ama sezgi: GERÇEK-NESNEL YAŞAMIN içinden doğar. Bireyseldir.
Bu anlamda SEZGİSEL BİLGİ, İÇLEM esaslı nitelemelere, tümellemelere (İçlemin bütünlük ve genel-tümel bir yapı kazanmasına) özdeşir.
Çocukluktan itibarenakıllı, mantıklı olmaya koşullanmış, merak, zeka güçleri köreltilmiş, içgüdü, dürtü güçleri olumsuzlanmış sıradan-normal insan için sezgi güçü, dışarlanıp, önemsenmeyendir. Bu alanda beceri kazanmak ve bilinç dışı güçleri açığa çıkarıp, işlevlendirmek: ASLA ve ASLA öğretim kurumlarından
edinilip kazanılacak bir nitelik değildir. Bu gibi zihinsel estetik beceri ve yetenekler kazanmak bir ARINMAYI, KİŞİLİĞİN VE BEYİN MERKEZLERİNİN YENİDEN ÖRGÜTLENMESİNİ SAĞLAYACAK BİRE BİR EĞİTİLMEYİ gerekli kılar. İnsan kendi kendine çalışarak veya okul-fakülte öğretimiyle ESTETİK BİLGİ ÜRETME
YETENEKLERİNE ulaşamaz. Sıradan, normal insan, birebir eğitim sürecinden geçmeden, beyin merkezlerinin ESTETİK İŞLEVLER ve İŞLEMLERİNDE ustalaşmadan, ahlaksal, cinsel, sosyal korkuları aşmadan: sezmede
yeteneklenme niteliğine sıçrayamaz, özgürleşip özgülleşemez. Bunun için YARATICI DOĞULMAZ, OLUNUR denilmektedir.
SANILARLA, SEZGİLERLE YAŞAMAK AKIL KARI DEĞİLDİR DİYENLERDEN MİSİNİZ?

Faruk Atalayer

Top